Journal of 5N1Quality

Covid-19 Aşışı Yaptırmış Olan Kadınların Gebelik Dönemlerindeki Endişe Şiddeti ile Gebelik Stresi Arasındaki İlişki

suzan onur, Ayşe Çuvadar — Thu, 21 Aug 2025 00:00:00 +0300

Bu çalışma, pandemi döneminde COVID-19 aşısı olmuş ve sonrasında gebe kalan kadınlarda, aşının olası olumsuz etkilerini algılayabilecekleri varsayımına dayanarak, endişe şiddeti ile gebelik stresi arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçlamaktadır. Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı türdeki bu çalışma, Kasım 2023 ile Haziran 2024 tarihleri arasında 302 gebe kadın ile gerçekleştirilmiştir. Veriler, Kişisel Bilgi Formu, Endişe Şiddeti Ölçeği (EŞÖ) ve Gebelik Stresi Ölçeği (GSÖ) kullanılarak toplanmıştır. Normal dağılım gösteren verilerde iki grup karşılaştırmalarında Student’s t-testi, üç veya daha fazla grup karşılaştırmalarında ise tek yönlü ANOVA ve Bonferroni testi kullanılmıştır. Normal dağılım göstermeyen verilerde sırasıyla Mann-Whitney U testi, Kruskal-Wallis testi ve Dunn testi uygulanmıştır. Değişkenler arasındaki ilişkiler Pearson ve Spearman korelasyon analizleri ile değerlendirilmiştir. Katılımcıların yaş ortalaması 28,56±5,02 yıl, gebelik haftası ortalaması ise 27,16±8,16 olup; %71,5’i canlı aşı, %28,5’i ise inaktif aşı yaptırmıştır. EŞÖ puan ortalaması 14,00±5,00 (orta düzeyde), GSÖ puan ortalaması ise 62,30±25,61 (orta düzeyde) bulunmuştur. GSÖ'nün tüm alt boyutları arasında pozitif bir korelasyon bulunmuştur. Pandemi döneminde COVID-19 aşısı olmuş ve sonrasında gebe kalan kadınlarda, endişe şiddeti ile gebelik stresi arasında anlamlı ilişkiler tespit edilmiştir. Özellikle gebelik haftası ve gelir durumunun gebelik stresinin alt boyutları üzerinde etkili olduğu gözlemlenmiştir.

The Menopoz Dönemindeki Kadınların Menopoza Karşı Tutumlarının Yaşam Kalitesi ile İlişkisi

Ayşe Çuvadar, Müge Demir, Yasemin Ergül Orhan, Yeter Çuvadar Baş — Thu, 21 Aug 2025 00:00:00 +0300

Bu çalışma, menopoz dönemindeki kadınların menopoza ilişkin tutumları ile yaşam kaliteleri arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yürütülmüştür. Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı türde olan araştırmanın örneklemini, 01 Ocak–01 Mayıs 2025 tarihleri arasında Karabük ilinde yaşayan 169 menopoz dönemindeki kadın oluşturmuştur. Veriler çevrimiçi anket yöntemiyle toplanmış; Kişisel Bilgi Formu, SF-36 Yaşam Kalitesi Ölçeği Kısa Formu ve Menopoza İlişkin Tutum Ölçeği kullanılmıştır. Çalışma bulgularına göre, kadınların menopoza ilişkin tutum puan ortalaması 41,34±16,45 olarak saptanmış; bu durum kadınların menopozu genel olarak orta düzeyde bir tutumla değerlendirdiklerini göstermektedir. SF-36 alt boyutlarına ilişkin puan ortalamalarının ise genel norm değerlerin altında olduğu görülmüştür. Korelasyon analizinde, Menopoza İlişkin Tutum Ölçeği ile SF-36’nın tüm alt boyutları arasında pozitif yönlü, düşük düzeyde ancak istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur (p<0,05). Ayrıca menopozu hastalık olarak görmeyen kadınların yaşam kalitesi puanlarının, bu süreci hastalık olarak değerlendiren kadınlara kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Bu bulgular, kadınların menopoza yönelik olumlu tutumlarının yaşam kalitelerini artırabileceğini ortaya koymaktadır. Bu doğrultuda, menopoz sürecine ilişkin toplumsal farkındalığı artırmaya yönelik bilgilendirme ve danışmanlık programlarının geliştirilmesi önerilmektedir.

Sağlık Turizminin Türkiye’ye Kazandırdıkları

Serdar ÜNDAR, Mustafa METE — Thu, 21 Aug 2025 00:00:00 +0300

Gelişmiş ülkelerde yaşlanan nüfus ve sağlık giderlerinin payı sürekli artmaktadır. Bu durumda sağlık hizmetlerinin maliyeti de artmakta ve sağlık sektörü üzerinde baskı oluşturmaktadır. Türkiye sağlık turizmi açısından dünyanın önde gelen ülkeleri arasındadır. Yabancı ziyaretçilerin Türkiye’yi sağlık turizminde tercih etmelerinin önde gelen özellikleri arasında, uygun fiyatlar, ulaşım alt yapı olanakları, tarihi ve kültürel zenginlikleri yer almaktadır. Sağlık turizminin Türkiye’ye kazandırdıklarını incelediğimizde ülkemizin tanıtımına ve uluslararası alanda bilinirliğinin artmasına, yeni işgücü ve istihdam fırsatları yaratmakta ve ülke ekonomisine önemli katkılar sağlamaktadır.

Çalışan Güvenliği ve Çekiç Parmak: Olgu Sunumu

Thu, 21 Aug 2025 00:00:00 +0300

İş sağlığı ve güvenliği bakımından sağlık sektörü ağır ve tehlikeli iş statüsünde olup; çalışma alanlarında sorun oluşma ihtimali yüksek alanların başında gelmektedir. Sağlık sektörünün direkt olarak insan yaşamıyla ilişkili olması bunun yanında hizmeti sunan ve alanın insan olmasıyla birlikte işin niteliği nedeniyle çeşitli iş kazaları meydana gelmektedir. Çalışanlar iş kazası sonucu mental, fiziksel, maddi ve manevi zarar görebilirler. İş kazaları, olaya maruz kalan bireyin yaşadığı problemlerin yanında ailelerin ve hizmet sunduğu kurumların da etkilenmelerine neden olmaktadır. Birey açısından bakıldığında; aile içindeki rolünü gerçekleştirmede sıkıntılar yaşamakta ve çalışma hayatına döndüğünde aynı verimi sunamamaktadır. Kurum açısından bakıldığında da iş akışı duracak, verimlilik düşecek ve kalifiye eleman sıkıntısı yaşanacaktır.

Sağlık sektöründe sunulan hizmetin özelliğinden dolayı hemşireler kas-iskelet sistemi yaralanmalarına maruz kalmaktadır. Etiyolojisi multifaktöriyel olup genellikle çalışma ortamından kaynaklanmaktadır. Sağlık çalışanlarının nöbet sayısının fazla olması, uzun süre ayakta kalınması, taşıma tekniklerinin olmaması, yetersiz çalışma arkadaşı, ileri yaş, kronik hastalıklar kas-iskelet sistemi yaralanmalarının etiyolojilerini oluşturmaktadır. Kas iskelet sistemi hastalıklarından biri olan çekiç parmak (mallet finger), ekstansör sistem devamlılığının kaybı sonucunda distal falanksın fleksiyon duruşu ile karakterize olan distal inter falangeal eklem deformitesidir. Olgu sunumuzda iş hayatına bağlı oluşan çekiç parmak deformitesi vakası sunulmuş ve konu ile ilgili literatür derlenmiştir.